Sinekli Bakkal Özet – Halide Edib Adıvar

Sinekli Bakkal Özet

Sinekli Bakkal, Halide Edib Adıvar’ın ünlü romanıdır. Paris’te yazılmış ve 1935 yılında Londra’da yayımlanmıştır 100 Temel Eserlerden bir tanesidir.

Sinekli Bakkal Kitap Özeti

Sinekli Bakkal, Abdulhamit devri İstanbul’un kenar mahallelerinden birisidir. Bu sokak, toplantı yeri gibi bir geçittir. Mahalle imamının kızı olan Emine, babasının isteğine rağmen “Kız Tevfik” adıyla bilinen bir halk sanatçısıyla evlenir. Tevfik, orta oyunu ve karagöz gibi etkinliklerle vakit geçirir. Aynı zamanda Emine ve Tevfik, sokaktaki İstanbul bakkaliyesini işletirler. Ancak bir süre sonra Emine ile Tevfik anlaşamazlar ve ayrılırlar. Tevfik, yaptığı şaklabanlıklar nedeniyle sürülür. Bununla birlikte Emine hamiledir ve annesinden inadını ve iradesini, babasından yeteneklerini almış bir kızları olan Rabia dünyaya gelir. Emine’nin babası, Rabia’nın dedesi olan imam, onu biraz büyüyünce hafız yapar.

Mahallenin kibar konağı da vardır, adı “Selim Paşa Konağı”dır. Bu konak, kendisi başlı başına bir alem yeridir. Selim Paşa’nın hanımı, dünyanın tadını çıkarmış ancak yaşlandıkça ölüm korkusuyla sarsılan bir kadındır. Selim Paşa ise Padişahın dostlarından ve Zaptiye Nazırıdır. Oğlu Hilmi ise babasının aksine Jön Türklerle ilgilenen bir ihtilalcidir. Hilmi, büyüklük peşinde olan bir hayalperesttir.

Konakta birçok kişi girip çıkar, bunların arasında İtalyan piyanist Peregrini ve Mevlevi Vehbi Dede başta gelir. Rabia, konakta mevlit ve Kur’an okumadaki ünüyle dikkat çeker. Bu süreçte Peregrini’yle tanışır ve Vehbi Dede’den müzik dersleri alır. Rabia, babasının sürgünden döndüğünü öğrenir ve onunla birlikte olmaya karar verir. Ancak bu seçim, annesi Emine’nin hoşnutsuzluğuna neden olur ve Emine, Rabia’ya kızar ve beddua etmeye başlar.

Rabia, babası Tevfik’e bakkalda ve karagöz oyunlarında yardım eder ve mahallenin cücesi olan Rakım Amca ile birlikte güzel vakit geçirir. Ancak Tevfik, Selim Paşa’nın oğlu Hilmi için Fransa’dan gelen yabancı evrakları almak için kadın kılığına girip Fransız Postanesine giderken yakalanır. Tevfik, “göz patlatan Hakkı” adında bir zorbanın sorguya çektiği zaptiye dairesinde işkence görür. Ancak Hilmi’nin adını vermez ve sürgüne gönderilir. Bu olayın ortaya çıkmasıyla birlikte Selim Paşa’nın emriyle Hilmi de sürgüne Şam’a sürülür.

Tevfik olmadığı süre boyunca Rabia, Rakım Amca’nın yardımıyla dükkanı idare eder. Vehbi Dede ve Peregrini de ona arkadaşlık ederler. Ancak babası sürgüne gönderildikten sonra Rabia bir daha Selim Paşa Konağı’na gitmez. Konakta sevdiği bir cariye olan Kanarya Hanım da vardır. Çerkes kökenli olan Kanarya Hanım, evlenip çırak çıkmış biridir. Rabia, Ramazan aylarında camileri dolaşır, mukabele okur ve zaman zaman mevlitlere çağrılır. Şehzade Nihat Efendi’nin yalısında da mevlit okumak için davet edilir. Rabia, yalıya gittiğinde iç salonda sinekli bakkal mescidinin büyük bir toplantı yerine dönüştürüldüğünü görür. Papatya başlarına benzeyen yüzlerce başörtülü kadın dinleyici vardır. Rabia, duygulu kalabalığa dokunaklı sesiyle mevlit okuduktan sonra sonunda mermer heykeli andıran sarışın bir kadın olan Kanarya Hanım’ı görür. İkisi sevinçle birbirlerine sarılırlar.

Peregrini, Rabia’nın okuduğu mevlide hayranlık duyar. Onun karakterine ve olgunlluğuna hayrandır. Sonunda Vehbi Dede’ye tasarısını açar ve Vehbi Dede’nin de onayıyla Rabia ile evlenmek için dinini değiştirir. İsmi Osman olur. Vehbi Dede de Osman’ı kızı gibi sever. Rabia da Tanrı sevgisini bulduğu güzelliği temsil eder. Emine ve imam öldüğü için Osman ve Rabia evlerini onarır ve dükkanın üstüne yerleşirler. Rabia’nın gebeliği zorlu bir süreç geçirir ve İstanbul’da yapılan ilk sezaryen ameliyatıyla kurtulur.

Bir oğulları olur. Yıllar geçtikçe 1908 meşrutiyeti gelir ve sürgüne gönderilenler geri döner. Tevfik de dönenler arasındadır. Rabia, Osman, Rakım Amca, mahallenin kibar tulumbacısı Sabit Bey ağabey ve tüm sinekli bakkal ekibi onu karşılamaya giderler. Tevfik’in mahalleye dönüşüyle birlikte coşkulu bir karşılama töreni düzenlenir. Sinekli bakkal gençleri, Tevfik’i omuzlarında taşır. Tevfik’in sürgünden dönüşüyle birlikte Muzaffer adında zaptiye dairesinde kendisine işkence eden adamı tanır. Vehbi Dede ve Osman, Tevfik’e bir torunları olduğunu söylerler.

Halide Edip Adıvarın‘in gözünde ideal Türk kadının doğu kültürünün aynı zamanda Batı ile tanışmış ılımlı kişiliğini; akla dayanan Batı felsefesinin birer temsilcisi olduğunu topluma göstermek istemiştir, Sinekli bakkal kitabıyla.

Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir